izin verilemez

listen to the pronunciation of izin verilemez
Türkçe - İngilizce
unallowable
unsanctionable
impermissible
izin ver
(Bilgisayar) allow

You are not allowed to violate the rules. - Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.

Talking in the library is not allowed. - Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.

izin ver
(Bilgisayar) allow cookie
izin ver
(Bilgisayar) permit only
izin ver
let

I can't let him alone. - Ben ona tek başına izin veremem.

You can drink water, but you can also let it walk. - Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.

izin ver
make allowances for
izin ver
allow to be
izin ver
made allowances for
izin ver
{f} permitted

It was not permitted that the inhabitants trespass in the area. - Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.

They were not permitted to cross into Canada. - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.

izin ver
{f} permitting

I will come, weather permitting. - Hava izin verirse, gelirim.

izin ver
allow to
izin ver
{f} allowed

No ambiguities are allowed in a contract. - Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.

You are not allowed to violate the rules. - Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.

izin ver
{f} consent

If I'd known that it would come to this, I would have never consented. - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.

His mother will not consent to his going there alone. - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.

izin ver
{f} permit

It was not permitted that the inhabitants trespass in the area. - Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.

My father would not permit me to go on to college. - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.

izin ver
let&
izin ver
allowto
izin ver
countenance
izin verilemez