Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı.
- My grandfather used to make furniture for himself.
O, arkadaşlarına karşı zorbalık yapardı.
- He used to bully his friends.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
- My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.
- I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
O, bana Tom olarak hitap ederdi.
- She used to address me as Tom.
Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi.
- Robert used to help his father in the store on weekends.
Bu ısıya alışık değilim.
- I'm not used to this heat.
Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
- Tom isn't used to walking barefooted.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to keeping early hours.
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?