in the habit of

listen to the pronunciation of in the habit of
İngilizce - Türkçe
alışkanlık olarak
used to
alışkın olmak
used to
öğür
used to
-ardı
used to
alışık olmak
be in the habit of
alışkanlığında olmak
used to
yapardı

Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı. - My grandfather used to make furniture for himself.

O, arkadaşlarına karşı zorbalık yapardı. - He used to bully his friends.

used to
kullan

Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi. - My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.

Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum. - I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.

used to
ederdi

O, bana Tom olarak hitap ederdi. - She used to address me as Tom.

Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi. - Robert used to help his father in the store on weekends.

used to
geçmiş zamanda yapılan
used to
alışık

Bu ısıya alışık değilim. - I'm not used to this heat.

Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir. - Tom isn't used to walking barefooted.

used to
alışkın

Erken kalkmaya alışkınım. - I'm used to keeping early hours.

Ne zaman yatmaya alışkınsın? - What time are you used to going to bed?

İngilizce - İngilizce
used to
in the habit of

    Heceleme

    in the hab·it of

    Türkçe nasıl söylenir

    în dhi häbıt ıv

    Telaffuz

    /ən ᴛʜē ˈhabət əv/ /ɪn ðiː ˈhæbət əv/