in the habit of

listen to the pronunciation of in the habit of
الإنجليزية - التركية
alışkanlık olarak
used to
alışkın olmak
used to
öğür
used to
-ardı
used to
alışık olmak
be in the habit of
alışkanlığında olmak
used to
yapardı

O, arkadaşlarına karşı zorbalık yapardı. - He used to bully his friends.

Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı. - My grandfather used to make furniture for himself.

used to
kullan

O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir. - It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.

Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi. - My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.

used to
ederdi

O, bana Tom olarak hitap ederdi. - She used to address me as Tom.

Mary, Tom'la evlenmeyi hayal ederdi. - Mary used to dream about marrying Tom.

used to
geçmiş zamanda yapılan
used to
alışık

Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır. - Mr Kaifu is used to making speeches in public.

Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir. - Tom isn't used to walking barefooted.

used to
alışkın

Yalnız yaşamaya alışkın. - She is used to living alone.

O uzun mesafe yürümeye alışkın. - He is used to walking long distances.

الإنجليزية - الإنجليزية
used to
in the habit of

    الواصلة

    in the hab·it of

    التركية النطق

    în dhi häbıt ıv

    النطق

    /ən ᴛʜē ˈhabət əv/ /ɪn ðiː ˈhæbət əv/
المفضلات