in-front

listen to the pronunciation of in-front
İngilizce - Türkçe

in-front teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

İlgili Terimler

foremost
{s} önde gelen

Subrahmanyan Chandrasekhar yirminci yüzyılın önde gelen astrofizikçilerinden biriydi. - Subrahmanyan Chandrasekhar was one of the foremost astrophysicists of the twentieth century.

Kalp cerrahisinde en önde gelen otoritedir. - He is the foremost authority on heart surgery.

foremost
en önde gelen

Mary ülkenin Suriye'deki çatışma konusundaki en önde gelen uzmanıdır. - Mary is the country's foremost expert on the conflict in Syria.

Kalp cerrahisinde en önde gelen otoritedir. - He is the foremost authority on heart surgery.

foremost
{s} başta gelen, en öndeki. z. başta
foremost
{s} en önemli

Birincisi ve en önemlisi, neden burada olduğunu anlaman gerekiyor. - First and foremost, you need to figure out why you're here.

Müşteri hizmetleri bizim en önemli önceliğimizden biridir. - Customer service is one of our foremost priorities.

foremost
{s} baş
foremost
(Askeri) pruva direği
foremost
herşeyden çok
foremost
gelişmiş
foremost
en önemli olan
foremost
en başta gelen
foremost
en başta ele alınması gereken
in front
önden
in front
önde

Oraya erken gittim ve önde bir koltuk alabildim. - I got there early and was able to get a seat in front.

O öndeki kızdan kopya çekerek testte hile yaptı. - He cheated on the test by copying from the girl in front.

foremost
evvelâ
foremost
ilkönce
foremost
çekinmeden
foremost
first and foremost en başta
foremost
başta
foremost
head foremost başı önde
in front
ileride
İngilizce - İngilizce
In the position nearest

Put your book in front where it will be easier to reach.

In the position ahead. Often with of

Hughes is in front of Smith, but behind Jackson.

In the most forward position

This car will seat two people in front and three in the back.

In the position opposite

Sit in front of the computer.

In the position where it can be seen

Put your hands in front of you, on the desk.

at or in the front; "I see the lights of a town ahead"; "the road ahead is foggy"; "staring straight ahead"; "we couldn't see over the heads of the people in front"; "with the cross of Jesus marching on before"
at the head, forward; before
foremost