Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
- As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.
- Private detectives were hired to look into the strange case.
Dün gece, Tom'un odasından gelen garip bir ses duydum.
- I heard a strange noise coming from Tom's room last night.
O bana biraz garip geldi.
- It's a bit strange to me.
Adam tam bir yabancıydı.
- The man was a total stranger.
Bir köpek yabancılara havlar.
- A dog will bark at strangers.
Bazen acayip bir adam olabiliyor.
- Sometimes he can be a strange guy.
Onları hayat görüşü acayip görünebilir.
- Their view of life may appear strange.
Onun hobisi bilinmeyen kelebekler toplamaktır.
- His hobby is collecting strange butterflies.
A strange quark is electrically charged, carrying an amount -1/3, as does the down quark.