Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.
 - Let's meet halfway between your house and mine.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
 - It took me an hour and a half to get there by car.
Tom sekiz buçuk yıl önce ailesiyle birlikte Japonya'ya geldi.
 - Tom came to Japan eight and a half years ago with his parents.
Saat altı buçukta döneceğim.
 - I'll return at half past six.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
 - He began his meal by drinking half a glass of ale.
Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.
 - The dictionary contains about half a million words.
Yarım düzine yumurta aldım.
 - I bought half a dozen eggs.
Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.
 - The dictionary contains about half a million words.
Tom'un dans etmeye başlayacağını yarı yarıya umuyordum.
 - I half expected Tom to start dancing.
Bu kitabın fiyatı yarı yarıya düşürüldü.
 - The price of this book has been reduced by half.
Tom sadece kısmen şaka yapıyordu.
 - Tom was only half joking.
Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir.
 - This car can deactivate half of its engine's cylinders.
I went to the bar where I bought a pint and two large brandies. ... Not brandy, she replied, but I could use a long drink - maybe a half of lager..