halb

listen to the pronunciation of halb
Almanca - Türkçe
yarım

Romanesk tarzı yarımküre şeklindeki tonozlar, sütunlar, kemerli pencereler,geniş düz yüzeyler,kalın,savunmaya uygun duvarlar ve masif bloklu şekillerle karakterize edilir. - Den romanischen Baustil kennzeichnen halbkugelförmige Gewölbe, Stützpfeiler, Rundbogenfenster, große ebene Flächen, dicke, zu Verteidungszwecken geeignete Mauern und massive blockartige Formen.

Yarım bir dost aynı zamanda yarım bir düşmandır. - Ein halber Freund ist auch ein halber Feind.

halp yarım
(Gramer) (- halb) yarısı - yarısı
{halp} yarım
yarısına kadar
buçuk

Sabahları altı buçukta kalkıyorlar. - Sie stehen morgens um halb sieben auf.

Dört kişilik bir masa ayırtmak istiyorum. Saat altı buçukta. - Ich möchte einen Tisch für vier Personen reservieren. Um halb sieben.

halb eins
(saat) yarım, on iki buçuk
halb nackt
yarı çıplak
halb und halb
yarı yarıya
halb öffnen
aralamak
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Süt sağmak
İngilizce - Türkçe

halb teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

half
ara

Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti. - Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car.

Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı. - It took me an hour and a half to get there by car.

demi
(önek) yarım
half
(pul/içecek/bilet/vb.) yarım
half
buçuk

Saat altı buçukta döneceğim. - I'll return at half past six.

İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim. - Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.

half
yarı

Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı. - He began his meal by drinking half a glass of ale.

Lütfen yarım saat bekle. - Please wait half an hour.

half
{i} yarım

Yarım düzine yumurta aldım. - I bought half a dozen eggs.

Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı. - He began his meal by drinking half a glass of ale.

demi
önek yarım, yarı
demi
yarım
half
yarımhalf brother üvey erkek karde
half
yarı yarıya

Tom, armudu yarı yarıya böldü. - Tom cut the pear in half.

Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı. - His income was diminished by half after retirement.

half
kısmen

Tom sadece kısmen şaka yapıyordu. - Tom was only half joking.

half
{i} yarım, yarı: Two halves make a whole. İki yarım bir bütün eder. half an apple yarım elma. Half the students have come
half
yarım buçuk yarı
half
{i} devre

Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir. - This car can deactivate half of its engine's cylinders.

half
{ç} halves (hävz)
Almanca - İngilizce