O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- She often eats breakfast there.
Sık sık Londra'ya giderim.
- I often go to London.
Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.
- We often hear about an energy crisis these days.
Yaşım hakkında sıkça yalan söylerim.
- I often lie about my age.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Pazartesi günleri çoğunlukla okula geç kalır.
- She is often late for school on Mondays.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Zenginler çoğu kez pintidirler.
- The rich are often misers.
Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.
- I've often seen him bullied.
Zenginler çoğu kez pintidirler.
- The rich are often misers.