finanzmittel

listen to the pronunciation of finanzmittel
Almanca - Türkçe
finansal kaynak
maddi kaynaklar
maddi kaynak
İngilizce - Türkçe

finanzmittel teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

means
vasıta

O, resimler vasıtasıyla fikrini açıkladı. - She explained her idea by means of pictures.

Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı. - The fisherman saved himself by means of a floating board.

means
{i} vesile
means
ulaşım araçları
means
(Dilbilim) aracı

Dil bir iletişim aracıdır. - Language is a means of communication.

En kısa sürede işi durdurmak zorunda olduğunu bir SMS aracılığıyla bildirdim. - I reported to him by means of an SMS that he had to stop his work as soon as possible.

means
kolaylık
means
(Matematik) içler
means
(Ticaret) araçlar

Onların hepsinin bağımsız araçları vardır. - All of them have independent means.

Bir araba, bir bisiklet, bir uçak, bir tekne ve bir tren tümü ulaştırma araçlarıdır. - A car, a bicycle, an airplane, a boat, and a train are all means of transportation.

means
para

Onlar kazandıklarından çok para harcıyorlar. - They live beyond their means.

Başarı çok para anlamına gelir, değil mi? - Success means much money, doesn't it?

means
yöntem
means
gelir

Eğer patronun seni kovarsa, bu işten atıldığın anlamına gelir. - If your boss sacks you, it means you're fired.

Bu işaret yürüme anlamına gelir. - This signal means don't walk.

means
yol

Akla gelebilecek her yolu denedim. - I have tried every means imaginable.

O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu. - He contrived a means of speaking to Nancy privately.

means
{i} servet, varlık
means
ne pahasına olursa olsun

Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin! - You said you wanted it by any means!

means
taşıtlar
means
(Mukavele) vasıta, araç, vesile
means
{i} servet
means
şüphesiz

İngiliz dili şüphesiz en kolay ve aynı zamanda uluslararası iletişimin en etkili aracıdır. - The English language is undoubtedly the easiest and at the same time the most efficient means of international communication.

Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım. - I must save the drowning child by all means.

means
means to an end araç