Tom ve ben bir anlaşmazlık yaşadık.
- Tom and I had a disagreement.
Burada bir anlaşmazlık yok.
- There's no disagreement here.
Onun seks skandalı serpintisi sırasında yüzünü korumak için saçma bir girişimde bulundu.
- He made a farcical attempt to save face during the fallout of his sex scandal.
Bir ihtilaf yaşıyor gibi görünüyorlar.
- They seem to be having a disagreement.
Dave and I fell out after a long argument.
I opened the cupboard and a can fell out on to my foot.