Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
- Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
Her gün İngilizce çalışıyor musun?
- Do you study English every day?
Ben günbegün iyileşiyorum.
- I'm getting better every day.
Altın fiyatı günlük olarak dalgalanır.
- The price of gold fluctuates daily.
Gelişme günlük olarak takip edilir ve bir veritabanında saklanır.
- Progress is monitored daily and stored in a database.
O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
İki günde bir yürüyüşe giderim.
- I go for a walk every other day.
İki günde bir banyo yaparım.
- I take a bath every other day.
Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.
- She wanted to get away from everyday life.
En azından günlük konuşmalar yapabilmeyi istiyorum.
- At the very least, I'd like to be able to have everyday conversations.
Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.
- You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.
Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.
- Confrontations are part of Fadil's everyday life.
Hasta her gün iyileşiyordu.
- The patient was recovering daily.
Her gün İngilizce konuşuyorum.
- I speak English daily.
Bu bir günlük gazetedir.
- This is a daily newspaper.
O zaten günlük gazeteyi okudu.
- He has already read the daily newspaper.
O, gün aşırı bizi ziyaret eder.
- She visits us every other day.
Gün aşırı alışverişe giderim.
- I go shopping every other day.
Bu bir günlük gazetedir.
- This is a daily newspaper.
Günlük yaşantından memnun musun?
- Are you satisfied with your daily life?
O beni her gün cezalandırıyor.
- He punishes me everyday.
O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
I speak English daily.
- I speak English every day.
... Every day I come to work the list of things that needs to ...
... you have, how do you decide what to wear every day and ...