Shouldn't we slow down?
 - Yavaşlamamız gerekmiyor mu?
Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
 - Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
Tom slowed down and pulled over to the side of the road.
 - Tom yavaşladı ve yolun kenarına çekti.
Tom slowed down at the stop sign, but didn't stop.
 - Tom dur işaretinde yavaşladı, ancak durmadı.
Could you speak more slowly, please?
 - Lütfen daha yavaş konuşabilir misin?
Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
 - Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
You may want to slow down a bit.
 - Biraz yavaşlamak isteyebilirsin.
Tom has no plans to slow down.
 - Tom'un yavaşlamak için hiçbir planı yok.
When you are driving, you should slow down on corners.
 - Araba sürerken virajlarda yavaşlamak zorundasınız.
You may want to slow down.
 - Yavaşlamak isteyebilirsin.
Could you please speak a little bit more slowly?
 - Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
Can you speak more slowly?
 - Daha yavaş konuşabilir misiniz?
Can you speak a little slower?
 - Biraz daha yavaş konuşur musun?
You should eat slower.
 - Daha yavaş yemelisin.
The sky has gradually clouded over.
 - Gökyüzü yavaşça bulutlandı.
Many old customs are gradually dying out.
 - Çok sayıda eski gelenek yavaş yavaş ortadan kalkıyor.
I just felt slow and sluggish.
 - Ben sadece yavaş ve halsiz hissettim.
Tom gave Mary a gentle push.
 - Tom, Mary'yi yavaşça itti.
Tatoeba is the slowest site.
 - Tatoeba en yavaş sitedir.
He may be the slowest one in our class.
 - O sınıfımızdaki en yavaş kişi olabilir.
The Phantom slowly, gravely, silently, approached.
 - Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.
You may want to slow down a bit.
 - Biraz yavaşlamak isteyebilirsin.
Tom has no plans to slow down.
 - Tom'un yavaşlamak için hiçbir planı yok.