The girl did nothing but cry.
 - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
 - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
She doesn't know who built those houses.
 - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
Regardless of what he does, he does it well.
 - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.
I'm doing it for you.
 - Bunu senin için yapıyorum.
I'm doing this for you.
 - Bunu senin için yapıyorum.
You must do it yourself.
 - Onu kendin yapmalısın.
I want to do it myself.
 - Onu kendim yapmak istiyorum.
This table is made of wood.
 - Bu masa tahtadan yapılmıştır.
Bottles of beer are made of glass.
 - Bira şişeleri camdan yapılır.
Tom worries about making mistakes at work.
 - Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.
Making such a judgement may lead to wrong ideas.
 - Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver.
 - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.
The coroner is performing an autopsy on Tom to find out why he died.
 - Adli tabip onun neden öldüğünü bulmak için Tom üzerinde bir otopsi yapıyor.
It can be done in a day.
 - O, bir günde yapılabilir.
Having done my homework, I watched the baseball game on television.
 - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.
This stool is made up of leather and wood.
 - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.
Tom has made up his mind to go to Boston to study.
 - Tom öğrenim yapmak için Boston'a gitmeye karar verdi.
Tom and Mary aren't quite sure what to make of this.
 - Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.
Tom doesn't know what to make of this.
 - Tom bunun hakkında ne yapacağını bilmiyor.
Before the match, an opening ceremony was held in the Yoyogi stadium.
 - Maçtan önce Yoyogi stadyumunda bir açılış töreni yapıldı.
Parliamentary elections will be held in Germany in 2017.
 - Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.
The committee had a long session.
 - Komite uzun bir oturum yaptı.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
 - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
Butter is made from milk.
 - Tereyağı sütten yapılır.
Beer bottles are made of glass.
 - Bira şişeleri camdan yapılır.
Don't be afraid to make mistakes when speaking English.
 - İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
I know you can make it.
 - Yapabileceğini biliyorum.
He committed a gaffe when he asked whether she was pregnant.
 - O onun hamile olup olmadığını sorduğunda gaf yaptı.
Many atrocities were committed during the war.
 - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.