Tom spent years living on the streets of Boston.
- Tom yıllarını Boston sokaklarda yaşayarak geçirdi.
I can't spend the rest of my life living with Tom.
- Yaşamımın geri kalanını Tom'la yaşayarak harcayamam.
Nobody lives in this house.
- Bu evde hiç kimse yaşamıyor.
Meerkats live in Africa.
- Mirketler Afrika'da yaşar.
She is used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
I love living with you.
- Sizinle yaşamayı seviyorum.
Long live the brotherhood of all peoples.
- Yaşasın tüm halkların kardeşliği.
Long live the Tatoeba Project!
- Çok yaşa Tatoeba Projesi!
Hurray! I have found it!
- Yaşasın! Ben onu buldum!
We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
Tom knows a man who lives in Boston.
- Tom Bostonda yaşayan bir adam tanıyor.
Animals inhabit the forest.
- Hayvanlar ormanda yaşar.
Indians inhabited this district.
- Yerliler bu bölgede yaşadılar.