Bu sözlük en son sürüm değil.
 - This dictionary isn't the most recent version.
Eski sürümleri kontrol edin.
 - Check for old versions.
I am very happy to see you.
 - I'm very happy to see you.
I am very happy to see you.
 - I'm very glad to see you.
The export of arms was not allowed.
 - Silah ihracatına izin verilmedi.
Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback.
 - İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..
Thus, the ethical issue remains: Should cigarette makers be allowed to target global markets?
 - Bu yüzden, etik sorun devam ediyor: sigara üreticilerine hedef küresel pazarlara izin verilmeli mi?
I voted for the bond issue.
 - Tahvil ihracı lehinde oy verdim.
I will give you this book.
 - Bu kitabı sana vereceğim.
I think I'm gonna sneeze. Give me a tissue.
 - Sanırım hapşıracağım... Bana bir mendil ver.
Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
 - Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
Allen was given a problem that was impossible to solve.
 - Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
I cannot render a judgment on that.
 - Bu konuda bir karar veremiyorum.
Television is a very important medium for giving information.
 - Televizyon bilgi vermek için çok önemli bir araçtır.
Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves.
 - Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.
She gave him a watch.
 - O, ona bir saat verdi.
I took one, and gave the other apples to my little sister.
 - Birini ben aldım, diğer elmaları ise küçük kız kardeşime verdim.
The college granted him a scholarship.
 - Üniversite ona bir burs verdi.
He'll be granted American citizenship.
 - Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.
The manager bestowed a trophy on him.
 - Müdür ona bir kupa verdi.
The college bestowed an honorary degree on him.
 - Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.
Lincoln granted liberty to slaves.
 - Lincoln kölelere özgürlük verdi.
I took it for granted that she would agree with me.
 - Bana katılmayacağına hiç ihtimal vermemiştim.
Tom thought about reaching for his gun, but decided not to.
 - Tom silahına davranmayı düşündü fakat yapmamaya karar verdi.
She did not decide to be a singer until she reached the age of twenty.
 - O yirmi yaşına ulaşıncaya kadar bir şarkıcı olmaya karar vermedi.
That's not very reassuring.
 - O çok güven verici değil.
That was very reassuring.
 - O çok güven vericiydi.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
 - Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
Talking in the library is not allowed.
 - Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
Mary terminated our friendship.
 - Mary dostluğumuza son verdi.
If we place an order for more than 20 units, would you reduce the price?
 - 20 kişiden fazla sipariş verirsek, fiyatta indirim yapıyor musunuz?