Onunla oldukça beklenmedik bir şekilde tanıştım.
 - I met him quite unexpectedly.
Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.
 - We had unexpected visitors.
Bir şey kesin; ummadık taş, baş yarabilir.
 - One thing's for sure: you can expect the unexpected.
O, oldukça beklenmeyen bir durumdur.
 - That is rather unexpected.
Beklenmeyen bir para erkek kardeşimin ve karısının maddi durumunu düzeltti.
 - The unexpected windfall has put my brother and his wife on easy street.
Umulmayan şeyden korkma ama kendini buna hazırla.
 - Do not fear the unexpected, but be prepared for it.
Ve sonra umulmayan bir şey cereyan etti.
 - And then something unexpected occurred.
Üç yıllık yokluğun ardından umulmadık bir şekilde ortaya çıktı.
 - He appeared unexpectedly after three years of absence.
Aniden umulmadık bir şey meydana geldi.
 - Suddenly, something unexpected happened.
O ansızın sana aptal dedi.
 - He unexpectedly called you stupid.
Her zaman davetsiz gelir mutluluk.
 - Happiness is always unexpected.
Davetsiz misafirleri sevmiyoruz.
 - We don't like unexpected guests.
Tom durup dururken öldü.
 - Tom died unexpectedly.
Tom habersizce Mary'nin evine geldi.
 - Tom showed up at Mary's house unexpectedly.
Ordu habersizce saldırıya uğradı.
 - The army was unexpectedly attacked.
Bir sabah, o, caddede beklenmedik şekilde onunla karşılaştı.
 - One morning, she unexpectedly met him on the street.