Bütün bu dertleri başına açtığım için üzgünüm.
 - I'm sorry to cause you all this trouble.
Sana dert açmak istemiyorum.
 - I do not want to cause you any trouble.
Yeni hükümetin malî sorunları var.
 - The new government has financial troubles.
Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.
 - I have nothing to do with their troubles.
O belaya tekrar katlanacağım.
 - I will go through that trouble again.
Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.
 - The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.
 - He took the trouble to assist the poor man.
O, arkadaşını havaalanında karşılama zahmetine katlandı.
 - She took the trouble to meet her friend at the airport.
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
 - When you are in trouble, you can count on me.
O pastayı yediysen başın belada!
 - You're in trouble if you ate that cake!
Bakar bakmaz bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım.
 - I could tell at a glance that she was in trouble.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
 - We'll have troubles for sure.
İşle ilgili biraz sorunum var.
 - I had some trouble with the work.
Kelime işlemci seni birçok dertten kurtaracak.
 - The word processor will save you a lot of trouble.
O, burada karışıklık çıkarmaya çalışıyor.
 - He's here trying to stir up trouble.
En sıkıntılı olan en iyinin yozlaşmasıdır.
 - What is most troublesome is the corruption of the best.
Bana daha fazla sıkıntı verme.
 - Don't give me any more trouble.
Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.
 - Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble.
Uyumada problem yaşıyor musun?
 - Do you have trouble sleeping?
Problem, arabayı nereye park ettiğimi hatırlayamıyor olmam.
 - The trouble is that I can't remember where I parked the car.
Tom ciddi bir zorluk içinde.
 - Tom is in serious trouble.
Sana zorluk çıkarmak istemiyorum.
 - I don't want to trouble you.
Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.
 - Tom had trouble remembering what Mary looked like.
Ben seni anlamakta güçlük çekiyorum.
 - I'm having trouble understanding you.
Her zor durumda olduğunda o yanında oldu.
 - She stood by him whenever he was in trouble.
Benim her zaman başım belada.
 - I am forever in trouble.
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
 - When you are in trouble, you can count on me.
Tom bela aramak için bugün buraya geldi.
 - Tom came here today looking for trouble.
O bela aramak için geldi.
 - He came to look for trouble.
... coming out of those troubles ...