O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
- He was always ready to help people in trouble.
Bütün bu dertleri başına açtığım için üzgünüm.
- I'm sorry to cause you all this trouble.
Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.
- I have nothing to do with their troubles.
Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
- The rich have troubles as well as the poor.
O belaya tekrar katlanacağım.
- I will go through that trouble again.
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
- When you are in trouble, you can count on me.
O, arkadaşını havaalanında karşılama zahmetine katlandı.
- She took the trouble to meet her friend at the airport.
Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.
- He took the trouble to assist the poor man.
Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.
- The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
O belaya tekrar katlanacağım.
- I will go through that trouble again.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.
En sıkıntılı olan en iyinin yozlaşmasıdır.
- What is most troublesome is the corruption of the best.
İşle ilgili biraz sorunum var.
- I had some trouble with the work.
Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.
- Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would.
O, burada karışıklık çıkarmaya çalışıyor.
- He's here trying to stir up trouble.
Onlar bize çok az sıkıntı verdi.
- They gave us very little trouble.
En sıkıntılı olan en iyinin yozlaşmasıdır.
- What is most troublesome is the corruption of the best.
Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.
- Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble.
Uyumada problem yaşıyor musun?
- Do you have trouble sleeping?
Tom asla onun hayatında bir problem içinde olmadı.
- Tom has never been in trouble in his life.
Jenny Japonca çalıştığından Japonya'da zorluk çekmedi.
- Having studied Japanese, Jenny had no trouble in Japan.
Tom arkadaş edinmede zorluk çekiyordu.
- Tom had trouble making friends.
Onun ofisini bulmakta güçlük çekmedim.
- I had no trouble finding his office.
O kelimeyi telaffuz etmede her zaman güçlük yaşıyorum.
- I always have trouble pronouncing that word.
Her zor durumda olduğunda o yanında oldu.
- She stood by him whenever he was in trouble.
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
- When you are in trouble, you can count on me.
O pastayı yediysen başın belada!
- You're in trouble if you ate that cake!
O bela aramak için geldi.
- He came to look for trouble.
Tom bela aramak için bugün buraya geldi.
- Tom came here today looking for trouble.