Bu elektrikli süpürge çok gürültü yapıyor.
 - This vacuum cleaner makes a lot of noise.
Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
 - My mother taught me how to make osechi.
Tom işini nasıl daha başarılı yapacağına dair çeşitli fikirler ileri sürdü.
 - Tom came up with various ideas on how to make his business more successful.
O, yüz çeşitten fazla ekmek yapmasını bilir.
 - She knows how to make more than a hundred types of bread.
Japon marka bir saatim var. Çok dakiktir.
 - I have a watch of Japanese make, which keeps very good time.
Araban hangi markadır? O bir Forddur.
 - What make is your car? It is a Ford.
Tom az önce son fincan kahveyi içti. Ona bir demlik daha hazırlamak zorunda kalacağız.
 - Tom just drank the last cup of coffee. We'll have to make another pot.
Tom kendi öğle yemeğini hazırlamak için yeterli zamanını olmadığını söyledi.
 - Tom said that he didn't have enough time to make his own lunch.
Ben bu kararı kolay bir biçimde vermedim.
 - I didn't make this decision lightly.
Birçok insan onun nasıl kazanç elde edeceğini bilen yetenekli bir iş adamı olduğunu ifade etti.
 - Many people stated he was a capable businessman who knew how to make a profit.
İnsanlara şirketinin kazançlı olduğunu düşündürmek için tek ihtiyacın olan şey muhasebende küçük bir el çabukluğu.
 - All you need is a little sleight of hand in your accounting to make people think your company is profitable.
David Sinclair: (walking) Almost at Seventh; I should have a visual any second now. (rounds a corner, almost collides into Kaleed Asan) Damn, that was close.Don Eppes: David, he make you?David Sinclair: No, I don't think so.