O bizim şirketimizin altyapısına yatırım yapmak istiyor.
- She wants to invest in our company's infrastructure.
Kimse benim ülkemde yatırım yapmak istemez.
- Nobody wants to invest in my country.
Temiz, yenilenebilir enerjiye yatırım yapmalıyız.
- We need to invest in clean, renewable energy.
Menkul kıymetlerde bir milyon yen yatırım yapabilir.
- He can invest a million yen in stocks.
Yüksek tasarruf oranı Japonya'nın güçlü ekonomik büyümesi için bir faktör olarak kabul edilmektedir.Çünkü o bol yatırım sermayesi kullanılabilirliği anlamına gelmektedir.
- A high savings rate is cited as one factor for Japan's strong economic growth because it means the availability of abundant investment capital.
Borsa yatırımında çok para kaybetti.
- He lost a lot of money in the stock investment.
Borsada yatırım yaparak bir vurgun yaptı.
- He made a killing by investing in the stock market.
We'd like to thank all the contributors who have invested countless hours into this event.
... continuing to invest in science and technology. ...
... So, there are policy implications for a rising aged population, we better invest in ...