English - Turkish
Definition of to bring about, arrange, or make, on a sudden, or without previous preparation in English Turkish dictionary
- improvise
- uydurup yapmak
- improvise
- {f} doğaçlama yapmak
Sanırım sadece doğaçlama yapmak zorunda olacağım.
-I suppose I'll just have to improvise.
Tom doğaçlama yapmak zorunda kaldı.
-Tom was forced to improvise.
- improvise
- anında uydurmak
- improvise
- irticalen
- improvise
- tuluat yapmak
- improvise
- çalma
- improvise
- yapıvermek
- improvise
- doğaçtan söylemek
- improvise
- irticalen söylemek
- improvise
- uyduruvermek
- improvise
- doğaçlama müzik
- improvise
- {f} doğaçtan çalmak
- improvise
- {f} baştan savma yapıvermek
- improvise
- {f} uydurmak
O, konuşmanın bir bölümünü unuttu ve bir süre uydurmak zorunda kaldı.
-He forgot a section of the speech and had to improvise for a while.
- improvise
- {f} geçici olarak bulmak
Related Terms
English - English
Definition of to bring about, arrange, or make, on a sudden, or without previous preparation in English English dictionary
- improvise
to bring about, arrange, or make, on a sudden, or without previous preparation
Hyphenation
to bring about, arrange, or make, on a sudden, or with·out pre·vi·ous prep·a·ra·tionPronunciation
Resimler
Favorites