Bu öğleden sonra Tom'un birşeyler yapmasına yardım edeceğim.
 - I'm going to help Tom do something this afternoon.
Tom asla ağzını birşeyi şikayet etmeden açmaz.
 - Tom never opens his mouth without complaining about something.
Köpeğini besleyecek bir şey almak için biraz paraya ihtiyacı vardı.
 - She needed some money to buy something to feed her dog.
Bu biraz farklı bir şeydi ve beraber takıldığım insanlar bunlardan takıyordu.
 - It's something a bit different and the people I was hanging around with wore them.
Sen bir polis falan mısın?
 - Are you a cop or something?
Neden parka falan gitmiyoruz?
 - Why don't we go to the park or something?
Sana önemli bir şey söylemek üzereyim.
 - I'm about to tell you something important.
Mary'yi gördüğüm her seferde, ondan yeni ve önemli bir şey öğreniyorum.
 - Each time I see Mary, I learn something new and important from her.
Olağanüstü bir şey görmek istiyor musun?
 - Do you want to see something extraordinary?
Bana yapacak bir şey ver.
 - Give me something to do.
Sana küçük bir şey getirdim.
 - I've brought you a little something.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
 - I agree with you to a degree.