Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler.
 - They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.
Ricardo galibiyet için 500 Amerikan doları aldı.
 - Ricardo got US$ 500 for winning.
Amerikalı generaller kolay bir zafer kazanabileceklerine inanıyorlardı.
 - American generals believed they could win an easy victory.
Tom zaferi şarapla kutluyor.
 - Tom was celebrating the victory with wine.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
 - He didn't jump high enough to win a prize.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
 - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Her zaman başarılı olamazsın.
 - You win some, you lose some.
Böylece onun kalbini kazanmada başarılı oldu.
 - Thus he succeeded in winning her heart.
Sıra beyazda ve kazandı.
 - White to play and win.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
 - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
 - He didn't jump high enough to win a prize.
Kazanmak önemli olan tek şey değildir.
 - Winning isn't the only thing that matters.
Kazançlar çok yüksekti.
 - The profits were very high.
Firma ihracattan büyük kazançlar elde etti.
 - The firm has made large profits from exports.