Eder galibiyet golünü attı.
- Eder scored the winning goal.
Aslanların şahinler üzerinde kolay bir galibiyeti vardı.
- The Lions had an easy win over the Hawks.
İngiliz kuvvetleri bu sırada zaferler kazanıyorlardı.
- British forces at this time were winning victories.
Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
- If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
- Is there any possibility that he'll win the election?
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
- He didn't jump high enough to win a prize.
Onlar bir şişe şarap açarak onun başarısını kutladılar.
- They celebrated his success by opening a bottle of wine.
Böylece onun kalbini kazanmada başarılı oldu.
- Thus he succeeded in winning her heart.
Sıra beyazda ve kazandı.
- White to play and win.
Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
- If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
Kazanmak önemli olan tek şey değildir.
- Winning isn't the only thing that matters.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
- He didn't jump high enough to win a prize.
Kazançlar çok yüksekti.
- The profits were very high.
Firma ihracattan büyük kazançlar elde etti.
- The firm has made large profits from exports.