Tom's life is insured for three hundred thousand dollars.
- Tom'un hayatı üç yüz bin dolara sigortalı.
The house is insured against fire.
- Ev yangına karşı sigortalıdır.
The short circuit blew a fuse.
- Kısa devre bir sigortayı patlattı.
We must've blown a fuse.
- Sigortayı attırmış olmalıyız.
Tom called the insurance company to report that his car had been stolen.
- Tom arabasının çalındığını bildirmek için sigorta şirketini aradı.
Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
- Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.
Insure your house against fire.
- Evinizi yangına karşı sigortalayın.
I'd like to insure this, please.
- Bunu sigortalamak istiyorum, lütfen.
Tom is no longer covered by his parents' health insurance.
- Tom artık ebeveynlerinin sağlık sigortası kapsamında değil.
My house is covered by insurance.
- Benim evim sigortalıdır.