sigortacı

listen to the pronunciation of sigortacı
Turkish - English
(Sigorta) insurer
{i} underwriter
assurer
insurance agent, underwriter, insurer
insurance agent
insurance broker
(Sigorta) insurance man
(Sigorta) insurer agent company
sigorta
fuse

The short circuit blew a fuse. - Kısa devre bir sigortayı patlattı.

No sooner had Tom turned on the TV than the fuse blew. - Tom televizyonu açar açmaz sigorta attı.

sigorta
{i} insurance

Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected. - Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.

Tom called the insurance company to report that his car had been stolen. - Tom arabasının çalındığını bildirmek için sigorta şirketini aradı.

sigortacı üye
(Sigorta) underwriting member
sigorta
insurance (e.g. life insurance, health insurance)
sigorta
assurance
sigorta
safety fuse
sigorta
(Askeri) braker
sigorta
insurabile
sigorta
insure

My house is fully insured. - Evim tam sigortalıdır.

Insure your house against fire. - Evinizi yangına karşı sigortalayın.

sigorta
(Ticaret) franchise
sigorta
(Tekstil) circuit breaker
sigorta
cover

Tom is no longer covered by his parents' health insurance. - Tom artık ebeveynlerinin sağlık sigortası kapsamında değil.

This insurance covers everything. - Bu sigorta her şeyi kapsar.

sigorta
to fuse
lloyd's üyesi sigortacı
(Sigorta) lloyd's underwriter
sigorta
(Elektrik) fuse
sigorta
insurable
sigorta
fuze
Turkish - Turkish
Belirli bir prim karşılığında, sigortalıya veya bir tazminattan yararlanacağı belirtilmiş olan kimseye, bir zarara uğraması durumunda bir para veya gelir ödemeyi üstlenen kimse
sigorta
(Ahlak Bilimi) güvence
sigorta
Özellikle elektrik devresinde, akım çok güçlü olduğunda eriyerek güvenliği sağlayan, kazayı önleyen nesne veya düzen
sigorta
Bu tür sözleşmeleri yapan şirket. Özellikle elektrik devresinde, akım çok güçlü olduğunda eriyerek güvenliği sağlayan, kazayı önleyen nesne veya düzen: "Bir hatta giden sigorta yanarsa o hattın lambaları soner."- S. F. Abasıyanık
sigorta
Bir şeyin veya bir kimsenin herhangi bir yönden ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için, önceden ödenen prim karşılığında bu işle uğraşan kuruluşla yapılan iki taraflı bağlantı sözleşmesi: "İsveç'te çok sağlam bir sigorta sistemi var."- H. Taner
sigorta
Bu tür sözleşmeleri yapan şirket
sigortacı
Favorites