Life is like a journey.
- Hayat bir seyahate benzer.
Gérard de Nerval wrote Journey to the East.
- Gerard de Nerval Doğuya Seyahat'i yazdı.
Traveling makes people knowledgeable.
- Seyahat, insanları bilgili yapar.
I'll travel across Europe by bicycle this summer.
- Bu yaz Avrupa'ya bisiklet ile seyahat edeceğim.
I am short of money for my trip.
- Seyahatim için yeterli param yok.
Tom is leaving on a trip on Friday.
- Tom cuma günü bir seyahata çıkıyor.
He went on a voyage to America.
- O, Amerika'ya seyahate gitti.
Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
- Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
He has a great fancy for travelling.
- Onun seyahat için büyük bir merakı var.
Traveling abroad is now more popular.
- Yurt dışında seyahat şimdi daha popüler.
Traveling abroad is one of my favorite things.
- Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.