Onun tarihsel ayrıntılar hakkında büyük bir bilgi deposu var fakat hayatta onun bir işe yaradığından cidden süphe duyuyorum.
 - He has a great storehouse of knowledge about historical details but I seriously doubt that's of any use in life.
Cidden benimle yarışmak istiyor musun?
 - Do you seriously want to race me?
Ciddi olarak gitmemeyi düşünüyor musun?
 - Are you seriously thinking about not going?
Tom bugünkü toplantıya gitmeme hakkında ciddi olarak düşünüyor mu?
 - Is Tom seriously thinking about not going to today's meeting?
Tom neden önerimizi ciddiyetle kabul etmedi?
 - Why wouldn't Tom take our offer seriously?
Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
 - Take things a little more seriously.
Tom ciddi bir şekilde yaralandı ve kanaması vardı.
 - Tom was seriously wounded and bleeding.
Barney ağır şekilde yaralandı.
 - Barney was wounded seriously.
Dr. Kim gelmeden önce bir hafta boyunca çocuğu ağır hasta olmuştu.
 - Her child had been seriously ill for a week before Dr. Kim arrived.
Benim evcil köpeğim ağır hastaydı.
 - My pet dog was seriously ill.
Onun o projeyi ciddiye almasını sağlamak için buradayız.
 - We have got to get him to take that project seriously.
Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
 - I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
Benim evcil köpeğim ağır hastaydı.
 - My pet dog was seriously ill.
Barney ağır şekilde yaralandı.
 - Barney was wounded seriously.
Tom hüzünle pencereden dışarıya baktı.
 - Tom stared sadly out the window.
O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.
 - Smiling sadly, she began to talk.
Ne yazık ki yanılmıştır.
 - He is sadly mistaken.
Ne yazık ki dünya idiot dolu.
 - Sadly, the world is full of idiots.
Bu hafif bir hatanın ciddi yaralanmalara yol açabileceği çok tehlikeli bir spor.
 - It's a very dangerous sport, where a slight mistake can lead to serious injury.
Önemli bir problemimiz var.
 - We have a serious problem.
Yaşlı adam acı bir şekilde gülmeye başladı.
 - The old man started to laugh sadly.
Ne yazık ki, ben çok iyi bir dansçı değilim.
 - Sadly, I'm not a very good dancer.
Yaşlı adam üzüntülü bir şekilde güldü.
 - The old man laughed sadly.
Now, seriously, why did the chicken cross the road?.
He was hoping that we would take him seriously.
Take my life, … please, Colombo continued, a wry smile creasing his face. (Apparently he was a fan of Henny Youngman.) Badaboom! But, seriously, folks, I learn long ago, during my life, that justice, she does not exist. ..
It was a surprise to see the captain, who had always seemed so serious, laugh so heartily.
This is a serious problem. We'll need our best experts.
... Internet started really seriously only in the early ...
... decided to take it seriously and started ...