- Definition of sarılma in Turkish English dictionary
- cuddle Mary asked Tom to give her a cuddle. -Mary Tom'un ona bir sarılmasını istedi. 
 
- cuddle, embrace 
- hugging Sami and Layla started hugging. -Sami ve Leyla sarılmaya başladılar. 
 They stopped hugging. -Sarılmaktan vazgeçtiler. 
 
- embrace 
- cuddling I enjoy reading, cuddling by the fireplace and slow dancing. -Okumaktan, şöminenin yanında sarılmaktan ve yavaş dans etmekten zevk alırım. 
 
- (bitki) twine 
- hug Let me give you a hug. -Sana sarılmama izin ver. 
 Tom wants to hug Mary. -Tom Mary'ye sarılmak istiyor. 
 
- clasp 
- convolution 
- grapple 
- clinch 
- encompass 
- sarılmak
- hug I can't wait to hug you. -Sana sarılmak için sabırsızlanıyorum. 
 They stopped hugging. -Sarılmaktan vazgeçtiler. 
 
- sarılmak
- cling 
- sarılmak
- coil up 
- sarılmak
- twine 
- sarılmak
- give smb. a hug 
- boks birbirine sarılma
- clinch 
- sarılmak
- surrounded 
- sarılmak
- neck 
- sarılmak
- hang on 
- sarılmak
- fold 
- sarılmak
- lock 
- sarılmak
- roll 
- sar
- wrap up 
- sar
-  {f} belt
- sar
-  {f} winding
- sar
-  {f} intertwined
- sar
-  {f} wrap Tom wrapped the package and tied it with strings. -Tom paketi sardı ve iplerle bağladı. 
 Will you wrap this package neatly for me? -Bu paketi benim için düzgün bir şekilde sarar mısın? 
 
- sar
-  {f} bandage We need to change your bandage. -Sargınızı değiştirmemiz gerek. 
 The doctor bandaged the boy's injured leg. -Doktor çocuğun yaralı bacağını sardı. 
 
- sar
- envelop 
- sar
-  {f} twine
- sar
-  {f} convoluted
- sar
-  {f} girded
- sar
-  {f} belting
- sar
- gird 
- sar
-  {f} girt
- sar
-  {f} coil That rope has to be coiled. -O ip sarılmak zorunda. 
 
- sarılmak
- embrace 
- sarılmak
- cuddle 
- sarılmak
- clinch 
- sar
- convolute 
- sar
- bandaging 
- sar
- banding 
- sarılmak
- hold on 
- sarılmak
- give hug 
- sarılmak
- to be wrapped in/around; to be encircled with, be wrapped with 
- sarılmak
- snuggle 
- sarılmak
- to take up (something) immediately; to begin (to do something) zealously and vigorously 
- sarılmak
- arm Tom opened his arms to hug me. -Tom bana sarılmak için kollarını açtı. 
 Mary opened her arms to hug me. -Mary bana sarılmak için kollarını açtı. 
 
- sarılmak
- wind I don't want to wind up like Tom. -Tom gibi sarılmak istemiyorum. 
 
- sarılmak
- to cling to, hold fast to 
- sarılmak
- canoodle 
- sarılmak
- to embrace, put one's arms around 
- sarılmak
- give a hug 
- sarılmak
- clasp smb. in one's arms 
- sarılmak
- coil That rope has to be coiled. -O ip sarılmak zorunda. 
 
- sarılmak
- clip 
- sarılmak
- clasp 
- sarılmak
- to twine or coil around 
- sarılmak
- to be covered, spread over, or enveloped with 
- sarılmak
- be wrapped 
- sarılmak
- to embrace, to hug, to cuddle; to clasp, to hang on; to be surrounded; to pitch into sth, to go at sth; (bitki) to creep 
- sarılmak
- elip 
- sarılmak
- intertwine 
- sarılmak
- creep 
- sıkı sıkı sarılma
- tenacity 
- yaşama sıkı sıkı sarılma
- tenacity of life