salary, payment; wages

listen to the pronunciation of salary, payment; wages
English - Turkish

Definition of salary, payment; wages in English Turkish dictionary

pay
{i} ücret

Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır. - Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.

Fakir Japon göçmenler düşük ücretle çalışmaya istekliydiler. - Poor Japanese immigrants were willing to work for low pay.

pay
{i} ödenek
pay
{f} (paid)
pay
{f} öde

Kredi kartıyla ödeyebilir miyim? - Can I pay with a credit card?

Hey! Scott! Faturamı öde! - Hey! Scott! Pay my bill!

pay
karşılığını vermek
pay
maaş

Maaş altı kişilik bir aile için yeterli değildir. - The pay is not adequate for a family of six.

Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar. - Recently, they have not been giving her her paycheck on time.

pay
vergin
pay
yarar sağlamak
pay
ödemek

Vergi ödemek her işçinin yükümlülüğüdür. - It is the obligation of every worker to pay taxes.

Ben bir kredi kartı ile ödemek istiyorum. - I would like to pay with a credit card.

pay
kâr getirmek
pay
(Askeri) ÖDEME: Bir borcun tasfiyesi
pay
{f} para vermek

Bir otel odasına dünya kadar para vermek istemiyorum. - I don't want to pay through the nose for a hotel room.

pay
{i} bedel

Aşk için ödediğimiz bedel bu. - It's the price we pay for love.

Bir dahaki sefere bunun bedelini ödersin! - Next time you'll pay for it!

pay
kar getirmek
pay
pay dirt işletme zahmetine değer mi
pay
{i} ödeme

O kadar fazla ödemeye param yetmez. - I cannot afford to pay so much.

Onun ödemesi gerektiğini iddia ettim. - I demanded that he should pay.

pay
(fiil) ödemek, karşılığını vermek, para vermek, değmek, etmek
English - English
{i} pay
Salary, wages
screw