I was in the doldrums yesterday and just didn't feel inspired.
I guess I have some tranquilizers in my bag.
- Sanırım çantamda biraz sakinleştirici var.
Did you give her the tranquilizer?
- Ona sakinleştirici verdin mi?
I would like to live in the quiet country.
- Sakin bir ülkede yaşamak istiyorum.
Tom asked Mary to be quiet.
- Tom Mary'den sakin olmasını rica etti.
The residents of this town are deeply religious and patriotic people.
- Bu kasabanın sakinleri çok dindar ve vatansever insanlar.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
In situations like these, it's best to remain calm.
- Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
It was a calm winter evening.
- Sakin bir kış akşamıydı.
Mike always stays cool.
- Mike her zaman sakin kalır.
I was as cool as a cucumber.
- Ben son derece sakindim.
Since Puerto Rico is a US colony, Puerto Rico's head of state is the President of the USA, but inhabitants of Puerto Rico are not allowed to vote in US presidential elections.
- Abd sömürgesi olduğundan beri Porto Riko'nun devlet başkanı Abd devlet başkanıdır ama Porto Riko sakinlerinin Abd devlet başkanlığı seçimlerinde oy kullanmasına izin verilmez.
Yesterday my brother went to Fukushima to help the inhabitants. I'm afraid that the radiation will increase.
- Dün, kardeşim sakinlere yardım etmek için Fukushima'ya gitti. Korkarım ki radyasyon artacak.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
They have him sedated.
- Onlar onu sakinleştirdiler.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami.
- Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.
Tom was calm and collected.
- Tom sakin ve aklı başındaydı.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
It was a calm winter evening.
- Sakin bir kış akşamıydı.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Take it easy. I can assure you that everything will turn out fine.
- Sakin olun. Ben her şeyin güzel olacağına sizi temin edebilirim.
Calm down, Tom. Take it easy.
- Sakin ol, Tom. Sinirlenme.
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
This is a placid and cozy place.
- Burası sakin ve sıcak bir yer.
When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
- Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
This forest is quiet and peaceful.
- Bu orman sakin ve huzurlu.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Please remain perfectly still.
- Lütfen tamamen sakin kal.
The stadium was quite still.
- Stadyum oldukça sakindi.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.