- Definition of s-şekil in Turkish English dictionary
- s-shape 
- a double curve resembling the letter S 
- şekil
- mold 
- şekil vermek
- give shape 
- şekil
- figure I figured it was easier to do it this way. -Onu bu şekilde yapmanın daha kolay olduğunu düşündüm. 
 This figure is a mirror of the decrease in imports of crude oil. -Bu şekil ham petrol ithalatının azaldığının bir göstergesidir. 
 
- şekil vermek
- mould 
- şekil
- shape The old house was in bad shape. -Eski ev kötü bir şekildeydi. 
 It is said that cats can change shape. -Kedilerin şekil değiştirebildikleri söylenilmektedir. 
 
- şekil vermek
- shape 
- şekil vermek
- mold 
- şekil
- mould 
- şekil
- form Buddha, impressed by the rabbit's efforts, raised him unto the moon and set him in that form forever more. -Tavşanın çabalarından etkilenen Buddha onu aya kadar yükseltti ve onu sonsuza kadar bu şekilde bıraktı. 
 Communication takes many forms. -İletişim birçok şekiller alır. 
 
- şekil
- image 
- dört üçgen yüzlü şekil
- tetrahedron 
- elle şekil verilmiş
- fashioned 
- geometrik şekil
-  (Matematik) figure
- model şekil verici
-  (Askeri) former
- on iki yüzlü şekil
- dodecahedron 
- otomatik şekil
-  (Bilgisayar) autoshapes
- otomatik şekil
-  (Bilgisayar) an autoshape
- otomatik şekil
-  (Bilgisayar) autoshape
- şekil vermek
- style 
- şekil değiştirme
- transfiguration 
- aerodinamik şekil
- streamline 
- aerodinamik şekil
- streamline shape 
- aynı şekil
- kind I'm sorry, I'll pay you back in kind. -Özür dilerim. Aynı şekilde sana geri ödeyeceğim. 
 
- beş yüzlü şekil
- pentahedron 
- daha fazla otomatik şekil
-  (Bilgisayar) more autoshapes
- dört açılı şekil
- tetragon 
- dört yapraklı şekil
- quatrefoil 
- dört yüzlü şekil
- tetrahedron 
- dörtkenarlı şekil
- quadrilateral 
- elle şekil verme
- hand molding 
- eşkenar şekil
- equilateral 
- garip şekil
- grotesque 
- geometrik şekil
- geometric figure 
- gerçek şekil
-  (Bilgisayar) true form
- hukuki işlemlerde şekil
-  (Kanun) form of juristic acts
- kabartma resim veya şekil
- cartouch 
- kabartma resim veya şekil
- cartouche 
- kafa şekil bozukluğu ve zekâ geriliği hastalığı
- mongolism 
- kemiğin şekil bozukluğundan kırılması
- osteoclasis 
- kolay şekil alan
- waxen 
- kolay şekil alan
- waxy 
- nihai şekil
- final form 
- oniki açılı şekil
- dodecagon 
- oniki yüzlü şekil
- dodecahedron 
- oyma kabartmalı şekil
- glyph 
- saça şekil vermek
- hairdressing 
- serbest şekil
-  (Bilgisayar) freehand shape
- standart şekil
-  (Askeri) standard pattern
- tahtaya şekil veya resim çizerek konuşma
- chalk talk 
- tane şekil faktörü
- grain shape factor 
- viskoz şekil değiştirme
- viscous strain 
- yuvarlak şekil
- round shape 
- şekil
-  (Hukuk) modality
- şekil
- turn The plane turned sharply to the right just before it crashed. -Uçak gürültüyle yere çakılmadan hemen önce, keskin bir şekilde sağa döndü. 
 Surprisingly enough, he turned out to be a thief. -Şaşırtıcı şekilde, onun bir hırsız olduğu ortaya çıktı. 
 
- şekil
- figure , shape 
- şekil
- way, manner 
- şekil
- wise A wise man would not act in that way. -Akıllı bir adam bu şekilde hareket etmezdi. 
 
- şekil
- diagram, figure, illustration 
- şekil
- semblance 
- şekil
- kind, sort, variety 
- şekil
- morpho 
- şekil
- face If you talk to me that way again, I'm going to smash your face in. -Benimle tekrar o şekilde konuşursan, yüzünü parçalayacağım. 
 Britain faced dangerously low supplies of food. -İngiltere tehlikeli şekilde düşük gıda malzemeleri ile karşı karşıya idi. 
 
- şekil
- condition, state 
- şekil
- contour 
- şekil
- illustration 
- şekil
- shape, form; diagram, figure; way, manner 
- şekil almak
- form 
- şekil almak
- jell 
- şekil almak
- take form 
- şekil almak
- shape 
- şekil almak
- take shape 
- şekil bozukluğu
- malformation 
- şekil bozukluğu
- deformity 
- şekil değiştirme
- transformation 
- şekil değiştirme
- deformation 
- şekil ve içerik olarak
-  (Ticaret) as to form and substance
- şekil ve şemail
- appearance 
- şekil verici
- shaper 
- şekil verilebilirlik
- plasticity 
- şekil verme
- forming 
- şekil vermek
- form 
- şekil vermek
- give form 
- şekil vermek
- to give form/shape (to) 
- şekil vermek
- set 
- şekil vermek
- stamp out 
- şekil vermek
- dress 
- şekil çizmek
- diagrammatize 
- şekil şekil
- all kinds of, many different kinds of