Bogdan said he would be there tomorrow.
- Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
He told me that his father was dead.
- O bana babasının öldüğünü söyledi.
She told me that she had bought a CD.
- Bana bir CD aldığını söyledi.
Please say it in English.
- Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
Tom said I looked confident.
- Tom kendimden emin göründüğümü söyledi.
I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it?
- Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?
Could you please tell me why you love her?
- Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?
Please tell me where you will live.
- Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.
What you are saying does not make sense.
- Söylediğinin anlamı yok.
It goes without saying that honesty is the key to success.
- Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
Tom kept his mouth shut and didn't tell anyone what had happened.
- Tom ağzını kapalı tuttu ve ne olduğunu kimseye söylemedi.
He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything.
- Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.