Tom hem şaşkın hem de endişeliydi.
- Tom was both puzzled and concerned.
Tom'un yüzünde şaşkın bir ifade vardı.
- Tom had a puzzled look on his face.
Bizi şaşırtan şey onun toplantıya katılmayacağını söylemesiydi.
- What puzzled us was that he said he would not attend the meeting.
Onun davranışı beni şaşırttı.
- His behavior puzzled me.
Tom şaşırmış görünüyordu.
- Tom looked mystified.
Sadece senin kadar şaşırmışım.
- I'm just as mystified as you are.
Tom'un ebeveynleri şaşırmıştı.
- Tom's parents were baffled.
Dedektifler şaşkına dönmüştü.
- The detectives were baffled.
Tom Mary'nin isteği tarafından şaşkına dönmüştü.
- Tom was a bit baffled by Mary's request.
Tom hâlâ şaşırıp kalmıştı.
- Tom is still baffled.
Tom Mary'nin söylediğine şaşırmıştı.
- Tom was puzzled by what Mary said.
Tom sonuca şaşırmış görünüyor.
- Tom seems puzzled by the result.
Tom bana kafası karışmış olduğunu söyledi.
- Tom told me that he's puzzled.
Tom bir şey tarafından kafası karışmış gibi görünüyor.
- Tom seems to be puzzled by something.
Tom bana kafası karışmış olduğunu söyledi.
- Tom told me that he's puzzled.
Tom bir şey tarafından kafası karışmış gibi görünüyor.
- Tom seems to be puzzled by something.