Her şeyi planlamak zorundayım.
 - I have to plan everything.
Devrim konseyi strateji planlamak için toplandı.
 - The revolutionary council met to plan strategy.
Plan yapmak için başarısız oluyorsan, başarısız olmak için planlıyorsun.
 - If you fail to plan, you plan to fail.
Daha iyi bir plan yapmak zorundayız.
 - We've got to have a better plan.
Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
 - I can't agree with you with regard to the new plan.
Asgari ücreti artırmayı tasarladıkları doğru mu?
 - Is it true they're planning to raise the minimum wage?
Tüm Amerikan işçilerinin yaklaşık yarısının iş yeri emeklilik tasarruf planına girişleri yok.
 - About half of all American workers do not have access to workplace retirement savings plan.
New York'a bir yolculuk planlıyoruz.
 - We are planning a trip to New York.
Müttefik askeri liderler Japon planını yenmek için bir yol buldu.
 - Allied military leaders found a way to defeat the Japanese plan.
Tom için bir parti tertip ettim.
 - I planned a party for Tom.
Projeyi sorunsuz olarak daha ileriye götürmek için, biz planı birkaç kez revize ettik.
 - In order to progress the project smoothly, we have revised the plan several times.
Okul kulüpleri yaklaşan okul yılı için yapmayı planladıkları kamu hizmeti projelerini açıkça ana hatlarıyla belirtmelidir.
 - School clubs need to clearly outline the community service projects they plan to do for the upcoming school year.