Ayrıcalık özel olarak kadın için ayrılmıştır.
 - The privilege is reserved exclusively for women.
Diktatör ayrıcalıklarını istediği kadar kötüye kullandı.
 - The dictator abused his privileges to his heart's content.
Ödevsiz hak, imtiyazdır.
 - A right without a duty is a privilege.
Emperyalizm, güçlü zümrelerin başka topluluklara hükmederek imtiyazlarını koruyup genişletmeye çalıştığı ideoloji ve pratiktir.
 - Imperialism is an ideology and practice of powerful groups trying to secure or expand their privileges via dominating other groups.
Biz yabancı turistlere vergi muafiyeti ayrıcalığı veriyoruz.
 - We give foreign tourists the privilege of tax exemption.
Bu ayrıcalıklı bilgi.
 - That's privileged information.
Sami, Mısır'da ayrıcalıklı bir hayatın keyfini sürdü.
 - Sami enjoyed a privileged life in Egypt.
Sen çok seçkin bir insansın.
 - You're a very privileged person.
Diktatör ayrıcalıklarını istediği kadar kötüye kullandı.
 - The dictator abused his privileges to his heart's content.
Bu kredi kartı, bize belirli ayrıcalıklar sağladı.
 - This credit card entitles us to certain privileges.
Rütbenin ayrıcalıkları var.
 - Rank has its privileges.
Diktatör ayrıcalıklarını istediği kadar kötüye kullandı.
 - The dictator abused his privileges to his heart's content.
... was Albert Einstein and I had the rare privilege of speaking at the Einstein Centennial several ...
... his friends it was great privilege to paint the fence ...