Ne harika bir ceket giyiyorsun!
- What a gorgeous coat you're wearing!
Yüzüğü harika değil mi?
- Isn't her ring gorgeous?
O 22 yaşında göz kamaştırıcı bir kızdı.
- She was a gorgeous girl of 22.
Senin kesinlikle göz kamaştırıcı olduğunu düşünüyorum.
- I think you're absolutely gorgeous.
O göz alıcı muhteşem.
- He's drop-dead gorgeous.
O gerçekten muhteşem.
- He's really gorgeous.
Bu görkemli bir şehir.
- This is a gorgeous town.
Ne görkemli bir çiçek!
- What a gorgeous flower!
O zengin ve daha da iyisi o çok güzel.
- She's rich, and even better, she's gorgeous.
Çok güzel gözlerin var.
- You have gorgeous eyes.
Büyükbabam sabah kahvaltısını genellikle saat altıda yer.
- My grandfather usually eats breakfast at six.
Büyükusta satrançta en yüksek ulaşılabilir ünvandır.
- Grandmaster is the highest achievable title in chess.
Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi.
- His grandfather was a soldier of high degree.