Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın.
- Please leave my things as they are.
Bunlar senin eşyaların mı?
- Are these your things?
İşler planlandığı gibi gitmedi.
- Things did not go as intended.
Bildiği kadarıyla işler yolunda gidiyordu.
- So far as he was concerned, things were going well.
Büyük annem giysiler örmeyi seviyor.
- My grandmother likes to weave things.
Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
- We see things differently, according to whether we are rich or poor.
Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
- We must not get angry at things: they don't care at all.
Ortalık vahşileşmek üzere.
- Things are about to get wild.
Koşullar değişmek üzere.
- Things are about to change.
O, koşulları çok açık bir biçimde açıklar.
- He explains things in a very clear way.
İlişkiler çirkinleşiyor.
- Things are getting ugly.
İlişkiler daha kötü oluyorlar.
- Things are getting worse.
Tom gittikten sonra buralarda gidişat aynı olmayacak.
- Things won't be the same around here after Tom leaves.
Gidişat çok hızlı değişir.
- Things change too quickly.
Umarım vaziyet çok değişmez.
- I hope things don't change too much.
Diğer şeyler arasında hava durumunu konuştuk.
- Among other things, we talked about the weather.
Durumu açıklığa kavuşturmak istiyorum. Tom benim erkek arkadaşım değildir.
- I want to make things clear. Tom is NOT my boyfriend.
Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın.
- Please leave my things as they are.
Bunlar senin eşyaların mı?
- Are these your things?
Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.
- Older people are often afraid of trying new things.
Diğerleri hakkında kötü şeyler söyleme.
- Don't say bad things about others.