placed or standing alone; detached; separated from others

listen to the pronunciation of placed or standing alone; detached; separated from others
English - Turkish

Definition of placed or standing alone; detached; separated from others in English Turkish dictionary

isolated
izole

Tom derin dağlarda izole bir köyde büyüdü. - Tom grew up in an isolated village deep in the mountains.

Biz sorunu izole ettik. - We've isolated the problem.

isolated
tek başına kalmış
isolated
yalıtık
isolated
ayrık
isolated
birbaşına
isolated
{f} ayır
isolated
tek
isolated
{f} izole et

Onun antisosyal davranışları, onu izole etti. - His antisocial behavior isolated him.

Biz sorunu izole ettik. - We've isolated the problem.

isolated
Dışlanmış, soyutlanmış, bağlantılı olmayan, tecrit edilmiş

ör: isolated student, isolated disabled people.

isolated
{f} izole et: adj.izole edilm
isolated
{s} tenha
isolated
{f} ayır: adj.izole edilen
isolated
{s} ayrılmış

Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz. - No nation can exist completely isolated from others.

isolated
{s} soyutlanmış

Tom arkadaş çevresinden gitgide soyutlanmıştı. - Tom was increasingly isolated of his circle of friends.

Leyla ailesi tarafından, özellikle de annesi tarafından sosyal olarak soyutlanmıştı. - Layla was socially isolated by her parents, especially her mother.

isolated
{s} mahsur kalan
isolated
(Tıp) Ayrılmış, serbest hale getirilmiş
isolated
{s} ayrı

Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz. - No nation can exist completely isolated from others.

isolated
{s} yalnız, tek başına kalmış; tek
isolated
{s} ıssız

Tom'un ıssız bir taşra yolunda patlak bir lastiği var ve onu nasıl değiştireceği konusunda bir fikri yok. - Tom got a flat tyre on an isolated country road and had no idea how to change it.

English - English
isolated
placed or standing alone; detached; separated from others
Favorites