Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
 - Music is an important part of my life.
Anne pastayı üç parçaya böldü.
 - Mother divided the cake into three parts.
İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim.
 - I visited many parts of England.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
 - This theory consists of three parts.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
 - Both parties opposed war.
Onların tarafında bir hataydı.
 - It was a mistake on their part.
Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı.
 - This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
 - Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
 - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
Yarın partiye gelecekmisin?
 - Will you come to the party tomorrow?
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
 - I try to do my part to help the community.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
 - I plan on doing my part.
Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
 - A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
 - What is the hard part of learning Japanese?
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
 - I will love you for better for worse till death us do part.
İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.
 - After ten years as business partners, they decided to part ways.
Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.
 - No one was in a hurry to leave the party.
O, evinden ayrılmak istemedi.
 - He didn't want to part with his house.