İki leydi birbirine gülümsedi.
 - The two ladies smiled at each other.
Tom ve Mary birbirine sürekli yalan söyler.
 - Tom and Mary lie to each other all the time.
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
 - We don't know each other.
Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
 - We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
 - Find mutual interests, and you will get along with each other.
John ve Mary birbirini seviyordu.
 - John and Mary loved each other.
İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
 - The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
 - The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
Biz ayrıldık, birbirimizi asla tekrar görmeyeceğiz.
 - We parted, never to see each other again.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
 - My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!