Tom ve Mary birbirine çok yakın.
- Tom and Mary are very close to each other.
İki erkek kardeş birbirine gülümsedi.
- The two brothers smiled at each other.
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
- Japan and China differ from each other in many ways.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
- Find mutual interests, and you will get along with each other.
John ve Mary birbirini seviyordu.
- John and Mary loved each other.
Onlar birbirlerini aptal göstermeye çalıştılar.
- They tried to make each other look foolish.
İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
- The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
Biz ayrıldık, birbirimizi asla tekrar görmeyeceğiz.
- We parted, never to see each other again.