Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
- Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
Tom Mary'ye en genç kızı için ne zaman bir çift yeni ayakkabı alacağını sordu.
- Tom asked Mary when she was going to buy a new pair of shoes for her youngest daughter.
Motorsiklete binmek gençler için tehlikeli olabilir.
- It can be dangerous for young people to ride motorcycles.
Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler.
- Young people adapt themselves to something sooner than old people.
Gençlik günlerimde, ben de onu düşündüm.
- I thought that as well, in my younger days.
Senin hikâyen bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- Your story reminded me of my younger days.
O sağlam genç bir adam.
- He is a robust young man.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
Bazı hayvanlar yavrularını yerler.
- Some animals eat their young.
Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
- Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
Küçük erkek kardeşim TV izliyor.
- My younger brother is watching TV.
O, benden beş yaş küçük.
- He is five years younger than me.