O, adeta, büyümüş bir bebek.
- He is, as it were, a grown up baby.
Kendi sorunlarınızla yüzleşecek kadar büyümüşsünüzdür.
- You're grown up enough to face your own problems.
O çocuk sanki bir yetişkin gibi konuşuyor.
- That boy talks as if he were a grown up.
Tom'un yetişkin bir kızı var.
- Tom has a grown daughter.
Tom yıllardır buğday yetiştirdi.
- Tom has grown wheat for many years.
Küba'da çok şeker kamışı yetiştirilir.
- A lot of sugar cane is grown in Cuba.
Bizim çocuklarımız olgun.
- Our children are grown.
Kardeşin yaşına göre çok olgun.
- Your brother's awfully grown-up for his age.
... And one of the things that makes us grow as an economy is when everybody participates ...
... my fans will grow up with me, and as I change and my life changes, my music will change ...