Definition of odd in English Turkish dictionary
- tuhaf 
O, o giysilerin içinde tuhaf görünüyor.
 - She looks odd in those clothes.
Dün Tom'un bana bakış şekli hakkında bir tuhaflık vardı.
 - There was something odd about the way Tom looked at me yesterday.
 - acayip 
O gerçekten acayip bir kimse.
 - He's really an oddball.
Tom bana en acayip görüntüyü verdi.
 - Tom gave me the oddest look.
 - garip 
Adamın davranışı çok garipti.
 - The man's behavior was very odd.
Garip bir şey hissetmiş olmalı.
 - She must have sensed something odd.
 - tek 
Tapirler tek toynaklıdır.
 - Tapirs are odd-toed ungulates.
Mary tek sayılardan hoşlanmaz.
 - Mary does not like odd numbers.
 -  {s} sıradışı
 - Tek sayı 
Mary tek sayılardan hoşlanmaz.
 - Mary does not like odd numbers.
Bir, üç ve beş tek sayılardır.
 - One, three, and five are odd numbers.
 - antika 
 - eşi yok 
 - ara sıra meydana gelen 
 - tek (sayı) 
 - şaşılası 
 - (sayı) tek 
 - düzensiz 
 - çifti olmayan 
 - arada sırada olan 
 - (sayı) küsur 
 - Tek (sayı, rakam) 
 -  {s} garip, tuhaf, acayip, bambaşka
 -  {s} ara sıra olabilen
 -  {s} küsur: ten thousand odd dollars on bin küsur dolar
 -  {s} artan 
Leyla'nın giderek artan orandaki garip davranışları onun anne ve babasını çok endişelendiriyordu.
 - Layla's increasingly odd behavior worried her parents a lot.
 -  {s} tek: odd number tek sayı. odd sock tek çorap
 -  {s} teki olmayan
 -  {s} tek tük
 - fark 
Tom bir şeyin tuhaf olduğunu fark etti.
 - Tom noticed something was odd.
Tom tuhaf bir şey fark etti.
 - Tom noticed something odd.
 - alelacayip 
 - seyrek 
 - küsur 
Şair, yirmi küsur yıl burada yaşadı.
 - The poet lived here some twenty odd years.
 - garabet 
 - odd number
 - tek sayı 
Bir, üç, beş, yedi ve dokuz tek sayılardır.
 - One, three, five, seven and nine are odd numbers.
Bir, üç ve beş tek sayılardır.
 - One, three, and five are odd numbers.
 - odd jobs
 - geçici iş 
 - odd footer
 -  (Bilgisayar) tek altbilgi
 - odd harmonic
 -  (Bilgisayar,Elektrik, Elektronik) tek harmonik
 - odd harmonic
 -  (Bilgisayar) tek katsıklık
 - odd header
 -  (Bilgisayar) tek üstbilgi
 - odd lot orders
 -  (Ticaret) küsurat emir
 - odd lot trader
 -  (Ticaret) lot altı menkul değer taciri
 - odd money
 - paranın üstü 
 - odd nuclei
 -  (Kimya) tek çekirdekler
 - odd number
 - -nin 
 - odd number
 -  (Biyokimya) tek sayılar 
Bir, üç ve beş tek sayılardır.
 - One, three, and five are odd numbers.
Mary tek sayılardan hoşlanmaz.
 - Mary does not like odd numbers.
 - odd numbered
 - tek sayılı 
 - odd numbers
 - tek sayılar 
 - odd or even?
 - tek mi çift mi? 
 - odd page
 -  (Bilgisayar) tek numaralı sayfa
 - odd page footer
 -  (Bilgisayar) tek numaralı sayfa altbilgisi
 - odd page footer
 -  (Bilgisayar) tek sayfa altbilgisi
 - odd page header
 -  (Bilgisayar) tek sayfa üstbilgisi
 - odd pages
 -  (Bilgisayar) tek sayfa
 - odd permutation
 -  (Matematik) tek permütasyon
 - odd permutation
 -  (Matematik) tek devşirim
 - odd pricing
 -  (Ticaret) tek rakamlı fiyatlandırma
 - odd sock
 - tek çorap 
 - odd/even
 -  (Bilgisayar) tek/çift
 - odd’s sphincter
 -  (Tıp) oddi sfinkteri
 - odd and even
 - tek ve çift 
 - odd even check
 - tek çift denetimi 
 - odd fish
 - tuhaf adam 
 - odd function
 - tek işlev 
 - odd man out
 - farklı şey/kimse 
 - odd parity
 - tekli parite 
 - odd-looking
 - tuhaf 
 - odd-toed
 - tek parmaklı 
 - odd come short
 - garip kısa gelmek 
 - odd copy
 - tek kopya 
 - odd one
 - tek tek 
 - odd one out
 - Bir grup içinde emsallerinden farklı olan şey ya da kişi 
 - odd one out
 - Diğerlerinin içinde farklı olan şey ya da kişi 
 - odd one out
 - Çıkıntı 
 - odd sock
 - Çorap teki 
 - odd thing
 - tuhaf şey 
 - odd time
 - sıra dışı zaman 
 - odd to
 - garip 
 - odd volume
 - tek ses 
 - odd word out
 -  (Dilbilim) Bir kelime grubunun içinden aykırı olanın bulunmasını gerektiren dil öğrenme oyunu
 - odd-one-out
 - garip-bir-out 
 - odd even check
 - tek-çift denetimi 
 - odd fellow
 - acayip tip 
 - odd fellow
 - tuhaf tip 
 - odd fish
 - tuhaf tip 
 - odd fish
 - acayip tip 
 - odd function
 -  (Matematik) tek fonksiyon
 - odd harmonic
 - tek katsiklik (harmonik) 
 - odd jobs
 - geçici işler 
 - odd jobs
 -  (deyim) ufak tefek isler
 - odd jobs
 - ufak tefek işler 
 - odd looking
 - garip görünüşlü 
 - odd lot
 -  (Ticaret) teamülden az
 - odd lot
 -  (Ticaret) alışılmış miktardan az
 - odd or even
 - tek mi çift mi oyun 
 - odd or even
 - tek mi çift mi oyunu 
 - odd page
 - tek sayfa 
 - odd pages
 - tek numaralı sayfalar 
 - odd parity
 - tek eşlem 
 - odd parity check
 -  (Bilgisayar) tek eşlik denetimi
 - odd parity check
 - tek eslik denetimi 
 - odds
 -  {i} olasılık 
Olasılıklar benim aleyhimeydi.
 - The odds were against me.
Bu olasılık Tom'un lehinde.
 - The odds are in Tom's favor.
 - oddly
 - acayip şekilde 
 - different odd and even
 -  (Bilgisayar) farklı tek ve çift sayfa
 - different odd and even pages
 -  (Bilgisayar) farklı tek ve çift sayfalar
 - find odd
 - yadırgamak 
 - odd number
 - -nın 
 - oddly
 - garip garip 
 - oddly
 - acayip biçimde 
 - oddly
 - tuhaf tuhaf 
 - oddly
 - tuhaf 
Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
 - Tom is behaving oddly.
Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.
 - You are looking at me oddly.
 - odds
 -  (Tıp) olupolmamasılık
 - odds
 - (bahiste) ikramiye oranı 
 - odds
 -  (Pisikoloji, Ruhbilim) bahis oranı
 - seem odd
 - acayip kaçmak 
 - oddly
 - garip/tuhaf bir şekilde 
 - oddness
 - tuhaflık 
 - odds
 - şans 
 - odds
 - ihtimaller 
O, ihtimalleri yendi ve başarılı oldu.
 - He beat the odds and was successful.
Tom ihtimallerin farkındadır.
 - Tom is well aware of the odds.
 - a odd
 - bir garip 
 - an odd
 - garip bir 
 - forty odd
 - kırk kusur 
 - odds
 - ihtimalli 
 - sound odd
 - Kulağa garip gelmek 
 - twelve ponds odd
 - oniki havuzları tuhaf 
 - an odd man out
 -  (deyim) baskalari ile ortak bir yonu olmadigi icin onlara uymayan kimse,herkes biriyle cift olunca tek kalan kisi,fazla kisi
 - at odd moments
 - fırsat buldukça 
 - at odd times
 - fırsat buldukça 
 - at odd times
 - zaman buldukça 
 - footer odd
 -  (Bilgisayar) altbilgi tek
 - header odd
 -  (Bilgisayar) üstbilgi tek
 - highly odd
 - son derece saçma 
 - it makes no odd
 -  {k}   (deyim) fark etmez ,onemi yok
 - oddly
 - işin garibi 
 - oddly
 - garip bir şekilde 
 - oddly
 - garip bir biçimde 
Sen garip bir biçimde davranıyorsun.
 - You're behaving oddly.
Garip bir biçimde, o birden kayboldu.
 - Oddly, she had suddenly disappeared.
 - oddly
 - tuhaf bir şekilde 
Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
 - Tom is behaving oddly.
Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.
 - You are looking at me oddly.
 - oddness
 -  {i} acayiplik
 - oddness
 - teklik/gariplik 
 - oddness
 -  {i} gariplik
 - odds
 - at odds araları açık 
 - odds
 -  {i} üstünlük
 - odds
 - zayıf tarafa verilen üstünlük 
 - odds
 -  {i} ihtimal 
O, ihtimalleri yendi ve başarılı oldu.
 - He beat the odds and was successful.
Tom ihtimallerin farkındadır.
 - Tom is well aware of the odds.
 - odds
 - i., çoğ. ihtimal: The odds are very much in our favor. Başarı ihtimalimiz yüksek. The odds are against us. Başarı ihtimalimiz düşük 
 - odds
 - odds and ends ufak tefek şeyler 
 - odds
 - Ionu veya large odds bahis oranında fazla 
 - odds
 - eşitsizlik 
 - odds
 -  {i} anlaşmazlık 
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
 - After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
O her zaman patronuyla anlaşmazlık içinde.
 - He is always at odds with his boss.
 - odds
 - kırıntılar 
 - odds
 -  {i} fark 
Tom ihtimallerin farkındadır.
 - Tom is well aware of the odds.
 - odds
 - bir bahiste konulan paralar arasındaki oran farkı 
 - odds
 -  {i} kavga 
Bu iki bölüm bazen birbiriyle kavgalıdır.
 - Those two departments are sometimes at odds with each other.
 - odds
 -  {i} avantaj 
Ona üçe birlik avantaj önerdim.
 - I offered him odds of 3 to 1.
Avantajlar ondan yana.
 - The odds are in his favor.
 - sixty odd
 - altmış küsur 
 - the odd man out
 -  (deyim) baskalari ile ortak bir yonu olmadigi icin onlara uymayan kimse,herkes biriyle cift olunca tek kalan kisi,fazla kisi