This is John and that is his brother.
- Bu John'dur ve o da onun biraderidir.
His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
Her hands were as cold as ice.
- Onun elleri buz kadar soğuktu.
I find her appearance attractive.
- Onun görünümünü çekici bulurum.
No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself.
- Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.
The eye of a hurricane is its center.
- Bir kasırganın gözü onun merkezidir.
We compared his work with hers.
- Biz onun işini onunkilerle karşılaştırdık.
Tom told Mary that he didn't think it was a good idea for her to go jogging in the park by herself.
- Tom Mary'ye onun parkta tek başına yürüyüşe gitmesinin iyi bir fikir olduğunu düşünmediğini söyledi.