Four metres of this material cost nine francs; therefore, two metres cost four and a half francs.
 - Bu malzemenin dört metresi dokuz franka mal oluyor; Bu nedenle, iki metresi dört buçuk frank mal olur.
I was born in Italy, therefore I am very handsome.
 - İtalya'da doğdum, bu nedenle çok yakışıklıyım.
A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
 - İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
The primary cause of his failure is laziness.
 - Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
For this reason I cannot agree with you.
 - Bu nedenle seninle aynı düşüncede değilim.
For this reason, no one can blame Tom.
 - Bu nedenle, Tom'u hiç kimse suçlayamaz.
I am not going, because, among other reasons, I don't have money.
 - Gitmiyorum.çünkü,diğer nedenler arasında,param yok.
There is no reason why he should resign.
 - Onun istifa etmesi için bir neden yok.
Why are there no taxis at the station today?
 - Neden bugün istasyonda taksi yok?
Why did you paint the bank red?
 - Neden bankı kırmızıya boyadın?
Many women pursue higher education and careers, thus delaying marriage and childbirth.
 - Birçok kadın yüksek öğretime ve kariyere devam ediyor, bu nedenle evlilik ve doğum gecikiyor.
Thus fought the Okinawan people.
 - Bu nedenle Okinava insanları savaştı.
Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people.
 - Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.
Mars is red because of rusty iron in the ground.
 - Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
Adultery was a ground for divorce.
 - Zina bir boşanma nedeniydi.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
 - Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
He is honest. That's why I like him.
 - O dürüst. Bu nedenle onu beğenirim.
The motive for the murder is not yet known.
 - Cinayetin nedeni henüz bilinmiyor.
Nobody seemed to have a motive for the murder.
 - Hiç kimsenin cinayet için bir nedeni var gibi görünmüyordu.
This political problem gave rise to hot discussions.
 - Bu politik problem sıcak tartışmalara neden oldu.
It may give rise to serious trouble.
 - O, ciddi bir soruna neden olabilir.
I want a wife and children, and so I need a house.
 - Bir eş ve çocuk istiyorum ve bu nedenle bana bir ev lazım.
We want to re-tile our terrace and therefore removed the tiles with a power hammer yesterday.
 - Terasımızı yeniden döşemek istiyoruz ve bu nedenle dün bir çekiçle fayansları çıkardık.
He was born in England, and therefore speaks English.
 - İngiltere'de doğmuş ve bu nedenle İngilizce konuşuyor.
Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people.
 - Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.
That being the case, he had little to say.
 - Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
Why do you always have to get so personal when we have an argument?
 - Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?
Why on earth did you sell your newly-built house?
 - Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?
I'm just a simple factory worker. Why do you bother me?
 - Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?
What's the point of us being here?
 - Burada olmamızın nedeni ne?
Love your enemies, for they point out your mistakes.
 - Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.
I don't know why it should matter.
 - Neden önemli olması gerektiğini bilmiyorum.
Why does it matter so much to you?
 - Neden senin için bu kadar önemli?
Do you know why spring rolls are called spring rolls?
 - İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
That being the case, he had little to say.
 - Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
Why don't we share a room?
 - Neden bir odayı paylaşmıyoruz?
It was very stuffy in that room with all the windows closed.
 - Bütün pencerelerin kapalı olması nedeniyle o oda çok havasızdı.
Correlation doesn't equal causation.
 - Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.
Correlation doesn't imply causation.
 - Korelasyon nedensellik anlamına gelmez.