naheliegend

listen to the pronunciation of naheliegend
German - Turkish
akla yakın
{'na: ıli: gınt} akla yakın, anlaşılması kolay
English - Turkish

Definition of naheliegend in English Turkish dictionary

obvious
{s} besbelli

Onun beni sevdiği besbelli. - It's very obvious that he likes me.

Onun midesinin niçin ağrıdığı besbelli. - It's obvious why his stomach hurts.

obvious
{s} açık

Onun hatalı olduğu açıktır. - It's obvious he's wrong.

Mantık açıkça senin güçlü noktandır. - Logic is obviously your strong point.

obvious
vazıh
obvious
gün gibi ortada
obvious
bedihi
obvious
obviously açıkça
obvious
gün gibi açık
obvious
celi
obvious
gözle görünen
obvious
belli

Tom'un acı içinde olduğu belliydi. - Tom was obviously in pain.

Belli ki yalan söylüyor. - Obviously, he is lying.

obvious
apaçık

Sanırım bu apaçık, değil mi? - I think it's obvious, don't you?

O apaçık, açıklamana gerek yok. - That's obvious, you don't need to explain it.

obvious
{s} belli, açık, apaçık, aşikâr
obvious
obviousness aşikârlık
obvious
açıklık
obvious
{s} ortada

Tom ve Mary'nin birbirlerinden hoşlandığı ortada. - It's obvious Tom and Mary like each other.

Hatalı olduğun ortada. - It's obvious that you're wrong.