Situated on a hill, his house commands a fine view.
- Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var.
This is a view of the Alps.
- Bu Alplerin bir manzarasıdır.
The landscape is unfamiliar to me.
- Manzara bana tanıdık değil.
I gazed out of the window at the landscape.
- Pencereden dışarı manzaraya baktım.
I was deeply impressed by the scenery.
- Manzaradan derinden etkilendim.
The scenery carried me back to my younger days.
- Manzara beni daha genç günlerime geri götürdü.
The scenery was too beautiful for words.
- Manzara kelimelerle anlatılamayacak kadar çok güzeldi.
I was deeply impressed by the scenery.
- Manzaradan derinden etkilendim.
You should see the sight.
- Manzarayı görmelisin.
What a beautiful sight!
- Ne güzel bir manzara!
There are many scenic places in Xinjiang.
- Xinjiang'ta birçok manzaralı yer var.
I was looking forward to seeing a scenic view of Mt. Fuji, but unfortunately it was completely hidden behind clouds.
- Fuji Dağının doğal manzarasını görmeye can atıyordum fakat maalesef o tamamen bulutların arkasına saklanmıştı.
It remains to be seen what kind of picture we will be faced with in the end.
- Bakalım sonunda nasıl bir manzara ile karşı karşıya kalacağız.
The landscapes of Provence are very picturesque.
- Provence manzaraları resmedilmeye değerdir.
The hotel has a good prospect.
- Otelin güzel bir manzarası var.
It's a spectacle you won't forget.
- Bu unutmayacağın bir manzara.
Tom lived in a spectacularly beautiful place.
- Tom olağanüstü manzaralı güzel bir yerde yaşadı.