Hava, sudan hafiftir.
- Luft ist leichter als Wasser.
Bu yeni bilgisayar programı kolayca öğrenilebilinir.
- Das neue Computerprogramm lässt sich leicht lernen.
Büyük bir alim gibi, soruyu kolayca yanıtladı.
- Ganz der große Gelehrte, beantwortete er die Frage mit Leichtigkeit.
Bu basit sandalye oldukça rahattır.
- This easy chair is quite comfortable.
Çocuklarımın okul maliyetini bildiğim için, bir bira ile rahatlamak ya da boş vermek imkansız.
- Knowing how much school for my kids is costing, it's impossible to relax with a beer and take it easy.
Bu metni çevirmek çok kolay olacak.
- Translating this text will be very easy.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English isn't easy.
Bu İngilizce roman, bir haftada okunacak kadar basit değil.
- This English novel is not easy enough for you to read in a week.
Bu kitap bir çocuğun okuyabileceği kadar çok basittir.
- This book is so easy that a child can read it.
İstatistikler kolayca yanlış yorumlanabilir.
- Statistics are easy to misinterpret.
Evim istasyona kolayca ulaşılabilecek bir yerde.
- My house is within easy reach of the station.
Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir.
- The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.
Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
- It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
- It is not easy to speak naturally on the radio.
Aynı anda hem geçimsiz hem de uysal, hem hoş hem de katısın. Ne seninle, ne de sensiz yaşayabilirim.
- You are difficult and easy, pleasant and bitter at the same time; I can't live with or without you.
Doğuştan oldukça uysal bir adam.
- He is by nature quite an easy-going man.
The other team took us lightly.
- Die andere Mannschaft nahm uns auf die leichte Schulter.
When it lightly rains like that, I wish to go for a walk in a park.
- Wenn es nur so leicht regnet, dann möchte ich in einen Park gehen und spazieren.